Kategori:


Bugün olacak o kadarda bir replik vardı, kontör dolandırıcılarını anlatan. Orada Sülün Osman'dan bahsettiler. Bende googleda bir araştırayım dedim kimdir bu şahsiyet diye. Ama oldukça ilginç birisi imiş. Kemal Sunal'ın En Büyük Şaban filmine ilham kaynağı olan adamdır.

O kadar meşhur olmuşki Almanya'da yayınlanan BUNTE dergisi 30 - 35 sene önceki sayılarının birinde Sülün Osman'a 10 sayfa kadar yer vermiş. En sonunda tövbekar olduğunda ve cezası bittiğinde Komser onun iyi bir vatandaş olarak yaşaması için İzmir'deki arkadaşının yanına göndermiş. Sülün Osman İzmir Saat Kulesinin önünde Komserin arkadaşını beklerken yine bir vatandaş gelip bu saat satılıkmı diye sorduğu rivayet edilir. Kendisinin çarptığı kişiler genellikle kısa yoldan zengin olmak isteyenler olduğuna dikkat çekilir.

Hayatı: (1*)

Osman Ziya Sülün, (d.1923 ö. 1984) Dolandırıcılar kralı "Sülün Osman" olarak Türk tarihine geçen bir kişidir. Osman Ziya Sülün, 1923'te İstanbul'da doğdu. Adını duyurduğu ilk "işini" 1948 yılında Fatih'te yeni tuttuğu evin sahibini dolandırarak yaptı. 1950 ve 60'lı yıllardaki "işleriyle" ün kazanan "Sülün Osman", tramvay, Galata Kulesi, kent meydanlarındaki saatler, şehir hatları vapurları gibi kamu mallarını saf vatandaşlara 'satarak' ya da 'kiraya vererek' efsane haline geldi.

Galata Köprüsü'nü satmak üzereyken tesadüfen yakalandı. Ölümüyle ilgili kesin bilgi olmamakla birlikte, polisin tahminlerine göre 1984'te Beyoğlu'nda sürekli kaldığı otelde kalp krizinden öldü ve kimlik taşımadığı için kimsesizler mezarlığına gömüldü.



Galata Kulesinin kiraya vermiş ve uzun süre kimsenin haberi olmamış.

İstiklal Caddesinde Tramvay Satmış (2*)



Rivayet o ki, Sülün Osman Birgün Beyoğlu' nda yere çömelmiş gelip geçeni seyretmektedir. O sırada saf görünüşlü bir vatandaş Sülün Osman' a burada neye baktığını sorar. Adamı şöyle bir süzen Osman, bununla iyi bir iş yapılır diye düşünüp;
-Şu gecen tramvaylar benim, müşteriler çokmu, vatmanlar düzgün çalışıyormu, onları kontrol ediyorum der ve bu sayede hoşbeşe başlarlar.
Sülün Osman;
-Bey amca, sen yabancısın galiba, ne iş yaparsın diye sorar. Adam ise;
-Çitçiyim, traktör almak için geldim ama hem çok pahalı, hemde bu parayı versem bile bunu nasıl kullanacağım, bayağı zor bir iş bu diye dertlenir.
O sırada tramvaylar vızır vızır önlerinden geçip gitmektedir. Birden rahmetli Sülün Osman' ın kafasında bir ışık parlar ve adama dönüp,
-Yahu bey amca, bu yaştan sonra senin traktörle falan ne işin olur. Onu alsan bile masrafı çok, Mazotu köyde problem olur, yedek parçası, hele hele o arkadaki büyük tekerlekler var ya, onlar tarlada çok çabuk aşınır. Her yıl sana büyük masraf açar, kazandığın ürünün parasını yatırsan bir lastiğini bile zor alırsın. Diyerek zavallı kubanına tramvaylar için şöyle bir teklifte bulunur.
-Bunların hepsi benimdir. O kadar çokki, bende onları kontrol etmekten bıktım, müşteri çıktıkça tek tek satıyorum. Üstelik bu araçların tekerleği demirdendir, hiç aşımaz, patlamaz beş kuruş masrafı yoktur. Benzin mazot gerekmez, Akşam elektriğe bağlarsın sabahtan akşama kadar o elektirikle çalışır. Köyle kasaba arasında işletirsin. Hem seni bayağı sevdim bey amca, gel sana birini vereyim, hemde kelepir vereceğim der.
Adam şöyle bir bakar tramvaylara, gerçekten köyle kasaba arasında bunlardan bir tane olsa hem iyi kazanır, hemde sükseli olur diye düşünür.
-Kaç paraya verceksin diye sorar.
Sülün Osman:
-Senin traktör parası bunları almaya yetmez ama birtane eksilse benim için birşey farketmez. Baksana 484 numaralı aracım geciyor. Bunun gibi 600 tane var. Canın sağolsun bir tanesini senin gül hatırın için vereceğim bey amca, sevildiğinin kıymetini bil. Hemen al yoksa satmaktan vazgeçerim bilmiş ol. Diye konuşur.
Adam tava gelince cebinden bir kağıt çıkartır ve iş sağlam olsun diye köy senedi hazırlar Osman. Karşılıklı aldım, sattım diye imzalar atılır, parmaklar basılır ve hayrını görmesi için adamla tokalaşır. Duratan bir tanesine hayırlı uğurlu olsun diye adamı bindirir. Biletçiyi uyandırmaması için sen şu parayı bilet kesene ver, gideceği yere varınca bu seneti gösterir tramvayını alır köye götürürsün diyerek uğurlar. Son durağa gelince vatman inmesini ister. Adam inmek istemez ve cebinden köy senedini çıkarıp onların inmesini tramvayı köye götüreceğini söyler. Biraz patırtıdan sonra polisler çağrılır, birde imzaya bakarlarki, imza Sülün Osmana ait. Durum anlaşılır, iş basına kadar akseder ve zavallı adam beş parasız köyüne döner.

TRT'de 1970'lerde yayınlanan Telespor isimli bir programa konuk olmuş (3*)

Program sunucusu Güneş Tecelli ve Cenk Koray ropörtaj yapıyorlardı Osman bey ile. Bugün gibi hatırlıyorum o ilginç söyleşiyi. İstanbul Üniversitesi bahçesinin satışını, Galata kulesinin satışını, hacıya cennette arsa satışını, İzmir saat kulesi satışını ve birçok şeyi anlattı. Cenk Koray hiç tövbekar oldunuzmu dediğinde, emin olunki hep tövbe ettim ama bazılarının yüzüne bakınca dayanamayıp tövbemi bozuyordum dedi. Bu sefer Güneş Tecelli suratlarında ne var Osman bey diye sordu. Alınlarındaki yazıyı görüyorum, adeta gel beni kazıkla yazıyor, bende dayanamayıp tövbemi bozuyordum dedi. Cenk Koray ise alınlarında ne yazıyor deyince Sülün Osman, enayi yazıyor dedi. Güneş Tecelli biz neden göremiyoruz deyince rahmetli Sülün Osman Ohumasını bilecen kardeşim, ayan beyan yazıyor dedi. İşte ozaman koptuk adeta. İşte böyle renkli bir simaydı. Bir ayrıntı daha vereyim, O programda Üniversite bahçesinde satış yapmaya çalışırken, torunu ile gelen bir yaşlı adama son anda satış yapmaktan vaz geçtiğini de söyledi. Neden diye sorulduğunda ise, Dedesiyle gelen astım hastası torununun kalacak yerleri olmadığı ve tedavi için geldiklerini, tüm paralarını da hastane masrafları için harcayacaklarını söyleyince vicdanının sızlayarak satıştan vaz geçtiğini anlattı.

Alıntı kaynakları:

1 - http://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCl%C3%BCn_Osman

2 - Ertuğrul Akkayanın yazısı: http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=651889

3 - Ertuğrul Akkayanın yazısı 2: http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=651889